15 Eylül 2016 Perşembe

Yeşile Özlem

İnsan soluk alıp vermenin ne demek olduğunu , doğa ile iç içe olduğunda anlıyor aslında !

Bu gün çıkalım biraz soluk alalım dedik ve Ankara'nın en güzel yeşil alanına sahip olan ahlatlıbel Çankaya Dinlenme tesislerine gittik , iyi ki gitmişiz de soluk alıp vermenin ne demek olduğunu tekrar hatırlamışız. Oturduk kahvemizi yudumlarken mis gibi çam kokularını ve saf oksijeni ciğerlerimize çektik. Tertemiz bir doğa , tertemiz ve bir o kadarda bakımlı bir mekan. Çevremizdeki insanların yüzlerindeki huzur ve mutluluğu görmeliydiniz gerçekten. Ankara için mükemmel bir mekan olduğunu belirtmeden edemeyeceğim , sakın herhangi bir belediyenin yaptığı işleri öne çıkarmak yada onu övmek için yazdığımı düşünmeyin bu yazıyı , sadece bu mekan için dir bu yazı. Yoksa (Ankara için) tüm belediyelerimizin semtin de yaşayan vatandaşları için yeteri kadar yeşil alan yarattığına asla inanmıyorum. Çankaya da yaşayan bizler sanırım diğer semtlerde yaşayan dostlara nazaran bu açıdan biraz daha avantajlıyız gibi gözüküyor , çünkü en azından böyle bir alana sahibiz. Sadece ülkemiz için değil tüm dünya için her geçen gün daha fazla
önem arz etmeye başlayan oksijenin asıl kaynağı olan ağaçlar maalesef hak ettikleri değeri göremiyor. Hatta birazcık olsun değer görmeyi de geçtik , göz göre göre rant uğruna yok ediliyorlar. Aslında bu yok edilenler ormanlar değil çocuklarımızın geleceği ama bunun farkına bile varamıyorlar.  İş sadece ormanlarımız ile de bitmiyor aslında , yaşanılası tüm değerlerimizi yok etmekte üstümüze yok bizim ; ( çok doğal değil mi , üstün ırk biziz değil mi ? ) Denizlerimiz , ormanlarımız , havamız ve daha ne varsa , tüm canlıların sağlıklı yaşaması için gereken ne varsa ,
elimizden geleni  ardımıza koymadan pisleterek , zehirleyerek , yakarak , yıkarak yok ediyoruz. Örneğin gittiğimiz tesis tüm çalışanları tarafından son derece titizlikle temizlenmeye çalışılsa da  hemen yanı başımızda ki bir ağacın dibinde kocaman bir tomar çekirdek pisliği öbek halinde duruyordu , bu pislik ; temizlik çalışanlarının suçu değildi , daha önce orada oturup bu güzel doğanın keyfini çıkaran ama yarını düşünmeyen bencil , düşüncesiz ve neidiği belirsiz güruhundu. Bunun gibi binlerce örnek vermek mümkün aslında , sahillerimizde binlerce pet şişeler , naylon poşetler , ormanlarımızda  teneke kutular , çöp poşetleri , yiyecek artıkları , denizlerimizde kimyasal atıklar , zararlı her tür zerzevatlar vs vs  saymakla bitmiyor , şehirlerimiz ise zaten pislik yuvası hepinizin bildiği üzere.
Soruyorum şimdi ; bu kadar mı zor be kardeşim temiz olmak temizliğe önem vermek ? ha bu kadar mı zor doğaya biraz olsun saygı duymak ve hatta saygı duyulmasını sağlamak. Sadece bizim saygı duymamız yetmediği için çevremizdeki saygı yoksunlarını da dürtmemiz gerekiyor çünkü. Gerçi bizim insan olarak birbirimize saygımız ve toleransımız yok ki doğaya olsun değil mi ? Trafikte bir birine yol vermekten kaçınan , bir yerde sıra beklerken utanmadan sıkılmadan önüne geçmeye çalışan ve hatta aynı binada yan yana oturup aynı asansöre binmemek ve bir günaydın bir merhaba dememek için oyalanmaya çalışan biz değil miyiz sanki. Bir birine yabancı bir birine düşman bir toplumdan doğaya saygı göstermesini beklemekte sanırım benim beynimin zavallı bir düşüncesi olsa gerek. 
Yıllar önce okuduğumu bir kitap geldi aklıma Leo Buscaglia nın yazdığı " Yaşamak , Sevmek ve Öğrenmek " herkese tavsiye ediyorum , birbirine saygı duymanın ve sevgi beslemenin ne kadar önemli bir olgu olduğu ve bir toplumun birbirine sevgi beslemesinin o topluma neler katacağının  en güzel anlatıldığı ve resmedildiği bir kitap.  Bu kitaptan küçük birde hikaye paylaşayım sizinle sanırım o zaman ne demek istediğimi çok daha iyi ifade edebileceğim ;

Anımsıyormusun yeni arabanı ödünç alıp çarptığım günü
Öldüreceğini sanmıştım beni , öldürmedin oysa
Anımsıyormusun seni zorla sahile götürdüğüm , yağmur yağacağını söylediğin ve yağdığı günü
"Söylemiştim sana " demeni beklemiştim , demedin oysa
Anımsıyormusun kıskandırmak için seni başka oğlanlarla oynaştığım ve senin kıskandığın günleri
Terk edeceğini sanmıştım beni , terk etmedin oysa
Anımsıyormusun çilekli pasta düşürüp arabanın paspasını kirlettiğim günü
Tokatlayacağını sanmıştım beni , tokatlamadın oysa
Anımsıyormusun dansın resmi giysili olduğu ve benim söylemeyi unuttuğum ve senin kot pantolonla geldiğin günü
Bırakacağını sanmıştım beni , bırakmadın oysa 
Evet yapmadığın çok şey vardı , Ama dayandın , sevdin , korudun beni
Çok şey vardı ; benimde senin için yapmak istediğim
Vietnamdan döndüğünde ; DÖNMEDİN OYSA  
( Leo Buscaglia )

Kıssadan Hisse :) Uzun lafın kısası dostlar sevelim birbirimizi , bir selamı bir günaydını esirgemeyelim birbirimizden o zaman inanın çevremize de daha sevgi dolu daha duyarlı davranacağız. Bu dünya tüm canlıların bizim unutmayalım.

Tekrar görüşene dek hoşça ve dostça kalın...
Murat Çakmak ( www.nesedukkani.com )

Hiç yorum yok: